9 Eylül 2009 Çarşamba

Bodrum sahillerinde BATUlaşma

Sonunda hayatımın en uzun süreli yaz tatilini Bodrum'da geçirme şerefine erdim. Bu da bana bronz tenim dışında hayata dair pek çok blog malzemesi çıkardı. Bodrum'un her koyunda farklı bir yaşam sürülmesi acaba ben mi şizofrenim yoksa Bodrum mu şüphesi uyandırmadı değil. Bir gün emeklilerle takılıp ertesi gün tikicanlarla sonra yerlilerle derken bende de bir kişilik bölünmesi meydana geldi. Tatil tatil olmaktan çıktı insan belgeseline döndü.

Evvela kaldığım yer pek Türkiye değildi. Hariciyecilerden oluşan bir site tek kelime Türkçe konuşamayan bebeler, hiç konuşmasın lütfen diye iç geçirilen mon cherler arasında Japon turist edasıyla sadece deniz ve güneşten faydalanan ben..Kulağıma gelen dialogların "well, bizim oğlan da tekneyi alıp Bebek'e kaçmış ohh haylaz" şeklinde olması ipodumla bütünleşmemi sağladı. Ananemin site sakinlerinden bir kadın için yorumu zaten olayı özetliyordu. "Türkçeyi bayağı iyi konuşuyor". Kadıncağız da kendini başka bir ülkede sanmış olacak ki anadili Türkçe olan bir bayanın Türkçe konuşmasını hayretle karşılayabiliyor.

Durum diğer tiki plajlarda da farksız değil. Hadi burda sadece İngilizce konuşuluyordu oralar da bambaşka bir dil konuşuluyor. Çok sevdiğim Sarnıç plajının 90-95li ergenler tarafından işgaliyle dejenere olması beni benden aldı. Tuvalette tanık olduğum dialogu aynen iletiyorum:

Tikican kız 1: ayy batuııı beni terk ettiğine göre babama söyleyeyim gemiyi hazırlasın. Senden ayrı olduğumuz zaman çıkmıştım derim heaam
Tikican kız 2 : ayy kızaam sen bu numarayı tüm yaz için kullan. hatta uludağ'a da gelirsaaan
Tikican kız 1: ayy batuııı uludağ'a hayatta izin vermaaaz

bu dialog böyle sürerken işemek amaçla tuvalete giren ben kusarak olay yerinden uzaklaşırım. Nasıl bir baba bu acaba gemiyi hazırlıyor diye kara kara düşünmeye başlarım. Hani tekne, yat da değil direk gemi karayiplere falan açılcaklar herhalde. Ben de eve döner dönmez denedim bu yöntemi "baba gemiyi hazırla" dedim ki emir kipi kullanmam zaten yetiyordu bir de başına gemi koymam olmadı tabi ama ciddiye alıncak bir cümle olmadığından halen yaşamımı sürdürmekteyim.

Neyse bu kızla işimiz bitmedi. Baktım mekanda malzeme var bir daha gittim plaja. Bizimki yine orda zombi gibi kararmış hala yanmaya çalışmakta. Bu sefer denizde dubada karşıladım kendilerini. Saçlarını tepeden toplayıp makyajları bozulmasın diye golden retriever tarzı yüzüşleri zaten kopmaya yetiyordu. Bir de dubaya çıkıp muhabbet etmeleri artık sesli gülebilmem için ortam esprileri yaratmaya itti beni. Yıkıcı dialoglar vol.2:

Tikican kız 1: ayy kızaam batuıı bugün yine beni terk ettiiii
burda ben ve arkadaşım kopmaktan gerisini dinleyemeyiz. sonra muhabbet gelişir
Tikican kız 1: yaa yatta yediğim kavunlu dondurma inanılmazzdı.Hayatımda yediğim en güzel dondurmaydı
Tikican kız 2: burda var mıdır ki?
Tikican kız 1: ee kavun var dondurma var yapsınlar yanee

Arkadaşımla yarılarak dinlerken acaba kaç yaşlarındalar diye düşünürken Öss muhabbetiyle kafamızdaki soru işaretleri ortadan kalktı

Tikican kız 2: ayy üniversite sonuçları nolcak çok merak ediorum ben bilgi istiyoraam
Tikican kız 1: bilgi güzel de ben bahçeşehir istiyorum kızaam denize yakın çünkü

Meslek seçimini denize yakınlığa göre karar veren bir insanın sayısalda kaç net çıkardığını gerçekten görmek isterdim. Kendisi umarım şu an Bahçeşehirde denize karşı derslerini dinlemektedir

Artık bu son yaran dialoglardan sonra uzun bir süre o plaja gitmedim. Aradan haftalar geçti başka bir arkadaş grubumla tekrar gittik o plaja. Kızımız herhalde babasının hazırladığı gemiyle açılmış olacaktı ki yoktu ortalarda. Ama daha beteri bizi beklemekteydi: BATUIIAA. Bu o Batu olmamalı dedim. Liseli bebeler önümüze yatmışlar. Kendini küçük bir kadın sanan ergen kızın BATUUUAA diye haykırışlar evet meşhur batu bu herhalde yine terketmiş yenisini bulmuş diye düşündürmeye itti beni. Arkadaşlarımla birbirmize bakıp şaka mı gerçek mi dedirtecek derecede uçmuş dialoglara şahit olduk. 2 kız 1 batu gelmişler. Esas kızın arkadaşı kesin Batu'ya aşık ezik, gıpta ile bakar, içinden ah şunun saçını başını yolsam ne buluyor Batu bunda diye iç geçirir.Elinde de "umarsız" diye bir kitap. Esas kız(kendisine bundan sonra dövülesi kız etiketini takıyorum) gelir "aa umarsız ne demeeek?" diye sorar ve ciddidir. "batuaaa umarsız ne" batu ise libidosunu yeni keşfetmiş piç abilerine özenen bir ergensidir ve kızın her ağzından çıkanı okşayarak, şaplak atarak, ısırarak yanıtlar. Kızdan çıkan sesi de bilmek istemezsiniz. O günden sonra hepimiz terapiye başladık bu travmayı atlatabilmek için. "Batuaaa ısırmaaa Batuaaa naposaaan Batuaaaa yapmaaa" Benim de elimde Bin Muhteşem Güneş aynı yaşta bir Afgan kızının acıklı hayatını okuyorum ve iyice delleniyorum. Daha kitapların adını anlayamayan birine bu kitabı versem ne yapar acaba diye düşünüyorum bir yandan. "Taliban nee Batuııaa yeni bir mekan mı" alacağım tepki olurdu herhalde. O günü öylece tamamlayıp tam çıkışımızda kuduran arkadaşımın arabayı üstlerine sürmesiyle kendilerine ufak bir korku yaşatıp olay yerini terk ediyoruz ve bir daha oraya gitmiyoruz. Hep Batu mu terketcek..